Aralık 2017, İstanbul
İş hayatının tarihine baktığımızda temel faaliyet olarak; değiş tokuşu, alışverişi yani mal ya da para karşılığı ticareti görüyoruz. Eski kayıtlarda iş yapmak olarak genelde ticaretten bahsedilir. Bugün ise iş dediğimiz zaman sürdürülebilen karlı her türlü işletme ve bunların nesillere aktarılan başarılarından söz ediyoruz.
Başarı nedir, neyi başarılı kabul ediyoruz bugünün iş dünyasında. Halk arasında bir tabir vardır; “oynamakta maksat kazanmaktır” şeklinde. Bir hedefin vardır, ona erişir ve geçersen, başarmışsındır. Peki yeter mi, bir sonrakinde yine başarabilecek misin? Böyle düşündüğümüzde son yıllarda dilimize yerleşen oldukça anlamlı bir kavramla karşılaşıyoruz, “sürdürülebilir başarı”.
İşte tüm mesele bu…
Sürdürülebilir başarılı iş, dünden başlamış; büyüyerek, gelişerek bugüne gelen...yarın ve ileride de ayakta olabilecek, ikinci üçüncü nesillere aktarılacak ve köklü, oturmuş kültürü, değerleri olan asırlık bir çınar gibi. Esnekliğinden kaybetmemiş, taze ürünler veren asırlık zeytin ağaçları gibi. Zeytin ağacının fideden fidana, oradan zeytin hasat edebileceğiniz bir ağaca dönüşmesi uzun yıllarınızı alacaktır. Meyve veren bir ağaca gözünüz gibi bakacaksınız, koruyacaksınız ki nesiller boyu verimli hatta anıt bir ağaca dönüşsün. Kesin atın ya da bırakın ölsün onu ve yeniden dikin… O zaman her şeye baştan başlayacaksınız. Bir nesil daha her şeye sıfırdan başlayacak ya da mızırdanacak. Bu mu istediğimiz yoksa dededen kalmış bir ağacı ya da toruna bırakılmış bir zeytini mi kurgulayalım?
İş dünyasında sürdürülebilir başarı iyi bir iş anlamına gelir. Yani tüm paydaşlar tarafından tercih edilen; üretken, verimli, karlı, devamlı ve isim yapmış, marka olmuş…köklü olmaya namzet, özetle başarılı bir işletme.
Öyleyse işimizin, işletmemizin kıymetli paydaşlarını iyi tanımamız ve onlara gerekli önemi vermemiz lazımdır.
· İnsan kıymetleri olan çalışanlarımız,
· Velinimetimiz olan müşterilerimiz,
· İş süreçlerimizin tüm aşamalarında yol arkadaşımız, mal ve hizmet edindiğimiz tedarikçilerimiz,
· Tüm toplum, çevre ve eko sistemimiz,
· Kamusal kurumlar,
· Kurucular, ortaklar…
Hepsi bizlerin itibarını her yönden etkileyen, bizi biz yapan tüm paydaşlarımız. Bir işletmenin başarısı ve sürdürülebilir olması bu paydaşlar tarafından tercih ediliyor olması diğer bir tabirle marka olması ile ölçülür. İşimizin marka olması bu paydaşlarla ilgili, yeni paydaş kazanmak da yine marka olmakla kolaylaşır.
Günümüzde otoritelerin ve benim de ön sırada gördüğüm paydaş; insan kıymetlerimiz, çalışanlarımızdır. Zira bu kıymetler, sizin isminizi itibarınızı yükseltir, sizi marka yapar. Müşteriniz olan diğer paydaşlarınızın memnuniyeti de memnun insan kıymetleriniz tarafından sağlanır.
Yetenekli ve yetkin insanların bu tür işletmeleri tercih ettiklerini, girmek ve orada kalmak için tüm potansiyellerini ortaya koyduklarını gördüğümüz inkâr edemeyiz. Bu tür insanlar üretken olurlar, işletmenin sürdürülebilir olması için kurumsallığı işletirler, yeni sistemler kurarlar, sistemlere uyarlar… yenilikçi ve kreatif olmaya çalışırlar.
İnsanların sizinle çalışmayı tercih etmesini istemez misiniz? Kocaman kocaman reklam ve pazarlama bütçeleri ayırmadan yeni müşterilerin ayağınıza gelmesini… tedarikçilerin sizinle çalışmayı itibar saymasını, daha uygun maliyetler ile tedarik yapmayı… toplumun sizden söz etmesini, sosyal ve çevre sorumluluğunuzu yerine getirmiş olmanın hazzını tatmayı… sizden hisse almaya koşan yatırımcıları… ki bu örnekleri sizler çoğaltabilirsiniz.
İş ve piyasa analizleri, müşterilerin marka ürünlere çok daha fazla bedel ödemeye hazır olduklarını göstermektedir. Sizde aşağıdaki resimde görüldüğü gibi hiç ödeme yapmamış olabilirsiniz ama insanlar haz duyarak yapıyor bunu.
Mal ve hizmet tedarikçilerinin, marka olan müşteriler ile çalışmak için ne kadar gayret sarf ettiği, onlara sunduğu mal ve hizmetin kalitesine ne kadar dikkat ettiğini kim görmezden gelebilir.
Aşağıdaki şekil bunların, bizim işimize başarı kazandıracağını, karlılığımızı ve sürdürülebilir olacağını görsel olarak gayet net anlatacaktır.
Tahmin ettiğiniz gibi, sol taraf marka olmayan, sağ tarafta marka olan bir işletmeyi temsil etmektedir.
Siz hangi tarafta olmak istersiniz?
Otomotiv, demiryolu, inşaat, tarım makineleri, havacılık, uzay ve savunma sanayi sektörlerinde ürün geliştirme, tasarım, mühendislik hizmetleri ve geleceğin araçları konusunda inovatif çözümler sunan Cadem olarak, "markanın" bütünsel bir güven algısı olduğuna inanıyoruz.
Bu güvenin gerekliliklerini (iletişim, vizyon, kurumsal değerler, yenilikçilik, kreativite) yerine getirdiğimizde ise ideale vardığımızı düşünüyoruz. Ama ideal kavramının da samimiyet, zekâ, inovasyon ve kreativite ile sürekli geliştirilmesi gerektiğini de biliyoruz. Dolayısıyla şirketler için markalaşma süreci, inovasyon, üretim, pazarlama, satış ve hizmet gibi temel süreçlerden birisidir.
Bugün artık işletmeler yerel kalamıyor, küreselleşmek ve global düşünmek zorundalar. Küresel rekabette hata yapmamak yetmiyor, rakiplerinizden daha iyisi olmak için sürekli gelişmek durumundasınız. Şu anda nerede olduğunuzun önemi yok, gelecekte nerede olacaksınız. Bir Afrika atasözü derki: “Afrika'da her sabah bir ceylan uyanır, en hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa öleceğini bilir. Afrika’da her sabah bir aslan uyanır, en yavaş ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa aç kalacağını bilir.”
Dijitalleşme, artırılmış ve sanal gerçeklik, simülasyon, büyük veri (bigdata) yönetimi, nesnelerin interneti, robotlar gibi teknolojik gelişmeler, şirket içinde inovasyon ve kreativite için uygun iklimi oluşturuyorlar. Gelecekte “marka” olmaya devam edecek firmalar “inovasyon ve kreativite iklimine” bugün sahip olanlar olacak.
Vizyoner ve öncü bir kuruluşun iki temel kavrama çok önem vermesi gerekir. Pazarlama ve İnovasyon (Yenilikçi Ürünler ve Süreçler Oluşturabilme) ... Bu iki kavram, lider işletmeler için öncelikli sahip çıkılması gereken ve başkasına teslim edemeyeceği stratejik konulardır. Teknoloji transferi, üretim, satın alma, satış, muhasebe hatta insan kaynakları yönetimi, işletme bakımı gibi pek çok konu 3. şahıslara havale edilebilir ve çok daha ekonomik yürütülebilir… kolay yönetilebilir.
Ancak; geleceği görmek, pazarı okumak, ürün oluşturmak, pazarı yönetmek ve müşteriyi yönlendirmek, ürünü pazarlamak başkasına bırakılmayacak kadar önemlidir. Çünkü bu sizi siz yapan tılsımdır, bazen kimseyle paylaşamayacağınız sırrınızdır, sizin kültürünüzdür ve "MARKA"nızdır. Bunları ancak siz sahiplenebilirsiniz…
Pazar, eğer oraya tamamen size ait ürün sürüyorsanız sizindir.
Özetle, yarın “nerede hata yaptık” dememek için pazarı ve müşteriyi doğru okumaya, “inovasyon ve kreativite iklimini” oluşturmaya, dijitalleşmeye yatırım yapmaya böylece “markamızı” yükseltmeye çalışıyoruz.
Cadem olarak biliyoruz ki müşterilerimizin marka değerine yapacağımız katkı, markamızın değerini yükseltecektir.
Saffet ÇAKMAK
Cadem
Comments